Çanakkale’nin büyük zaferi
Dün, ilkbaharın parlak ziyalı güneşi altında, Çanakkale boğazı büyük mikyasta (ölçekte) bir hücuma maruz kaldı. Müşterek İngiliz ve Fransız donanması âli vatanperver Halil Bey’in beyanı vechile (gibi) düşmanlarımıza mezar olacağına şüphe caiz olmayan boğaz medhaline (girişine) karşı kudurmuşçasına saldırdılar. Birkaç günlük nisbi sükûnetten sonra müşterek donanma Akdeniz yolunu açarak Rusya’yı kotarmağa çalışmak ve üç kıtada ilerleyen Osmanlı dilâverlerinin savlet (saldırı) ve besaletini (yiğitliğini) kesr etmek (kırmak) maksadıyla İstanbul kapısını yine zorlamağa teşebbüs etti.
Bugün hücum pek şedid (şiddetli) idi. Asya ve Türkiye sevahili (sahilleri) pek müdhiş tarrakalarıyla (gümbürtüleriyle) aks-endaz oldular (çarpıp durdular). Fakat şeçi’ (cesur) kal’a müdafi’leri (savunucuları) evvelki muharebelerde olduğu gibi topları başından kımıldamayarak soğukkanlılıklarını muhafaza ediyorlardı. Bütün nazarlar maharet ve metanetleri sayesinde Osmanlı imparatorluğu ile Osmanlı payitahtını merdane müdafaa eden cesur topçularımıza matuf bulunuyordu. Topçularımız kendilerine karşı perverde edilen (sağlanan) emniyete layık oldukları ispat etmişlerdir. Obüs yağmurları altında muvaffakiyet ümid ve itimadıyla sükûnet ve metanetlerini tamamıyla muhafaza edebilmişlerdir.
Düşmanın teşebbüsü üç mühim sefine-i harbiyesinin (savaş gemisini) garkı (batmasını) son derecede hasara uğramış olan bir dördüncü geminin de Bozcaada’ya sürüklendirilmesi ile neticelenmiştir. Bu muvaffakiyet dolayı zabıtan ve askerlerimiz tefahur etmeğe (iftihar etmeye) istihkak kesb etmişlerdir (hak kazanmışlardır). Tarihte bugüne kadar Çanakkale’nin böyle merdane bir surette müdafaa edildiğine tesadüf edilemiyor. Bu müdafaa yalnız Osmanlı elkasında değil, bütün memalik-i islamiyye ile müttefiklerimizde dahi unutulmaz hatıralar tevlid edecektir (doğuracaktır). Avrupanın en müdhiş ve azimetperver iki filosuna karşı Çanakkale müdafi’lerinin gösterdikleri mukabele-i müessere (etkili karşılık) kemal-i sükûn (tam bir sessizlik) ile bu neticeye intizar edenlerin ümidlerini parlak bir surette tetvic etmişlerdir (taçlandırmışlardır).
Düşman filosunun hiçbir muvaffakiyet elde etmeyerek dûçar oldukları zarar ve hasarların tamir ve telafisi içün çekilmesi bî-taraf (tarafsız) memleketlerde hayretlerle karşılanacaktır. Düşmanlarımıza gelince onlar da boğazın tahmin ettikleri vechile (gibi) sühuletle (kolaylıkla) kabil-i mürur (geçmenin kolay) olmadığını ve müdafi’ topçularımızın Leyej ve Anors istihkamatını zir u zir (yerle bir) etmiş olan Alman topçularının kardeşler olduklarını derk etmiş (anlamış) olsa gerektir.
Kale muzaffarîni (muzafferleri) herkesten ziyade Osmanlı hükümetiyle âlem-i islamı kurtarmak içün serhadlerde düşmanla çarpışan kahramanlarımız tarafından ne kadar har ve samimi bir sonuçla karşılanacağı şüpheden varestedir (uzaktır). Zaten karada düşmanı uğrattıkları mütemadi hezimetlerden büyük bir şevk ve sürur (sevinç) ile kalpleri malamal olmuş (dolmuş) olan bu yiğitler bahrî muvaffakiyet (deniz başarısı) haberleri üzerine bir kat daha ferahlanarak kuvve-i maneviyyeleri (manevi güçleri) yükselecektir.